Hukukun temeli Roma Hukuku ayaklar altında! Peki ya adalet nerede?
ROMA HUKUKU VE GÜNÜMÜZ HUKUKU
Hukuk Fakültelerinde, Roma Hukuku dersi okutulur. Roma Hukuku, Türk Hukuku ve Avrupa
Hukukunun temelidir. Ancak çoğu Hukuk Fakültesi öğrencisi bu dersten nefret eder. Ama şimdi
okuyacaklarınızdan bu dersin ne kadar önemli bir ders olduğunu umarım anlarsınız.
Bu hafta elime bir kitap geçti; Hukukta Latince Teknik Terimler-Özlü Sözler(Prof.Dr. Belgin
Erdoğmuş).1 Bazı özellikle akademisyen kökenli köşe yazarları, okurları Latince bilgisine sahipmiş
varsayarak açıklama yapma gereği dahi duymadan latince kelime ve deyimleri sık sık kullanırlar.
Elimizde Latince- Türkçe sözlükde olmadığından, İtalyanca, Fransızca sözlüklere bakar manasını
çözmeğe çalışırız. Bahsettiğim yazarlar da zaten çok sınırlı sayıda latince sözcük hazinesine sahip
olduğundan bu kitap bu sorunu çözmenize oldukça faydalı olacak gibi gözüküyor.
Ancak kitabı incelemeğe başladığınızda pek çok soruya cevap verdiğini görüyorsunuz. Bunun da
ötesinde bazı siyasilerin, özellikle de hukuk kökenli siyasilerin Roma Hukukundan ne denli habersiz
olduğunu anlıyorsunuz.
İşte bazı örnekler;
‘Ecelesia vivit lege romana-Kilise Roma hukukuna göre yaşar’ : Laikliğin ne demek olduğunu,
devlet ile din arasındaki ilişkiyi çok açık bir şekilde açıklıyor. Devletin hukuku dini kurallara göre
düzenlenemez. Dini uygulamalar ise hukukun içinde kalmak zorunda. Daha da ötesi din devletin
teminatı altında. İnsanoğlu 2000 sene önce Devlet işlerinde karar vermek için ‘Ulemaya danışmanın’
yanlış bir yöntem olduğunu anlamış.
Ei, qui semel sua prodogerit, aliena credi non opertet-Mallarını bir defa israf etmiş kimseye
başkasına ait mallar emanet edilmemelidir: Vatandaştan topladığı mevduatı, hile yoluyla kendi
şirketlerine aktaran Batık-müflis banka sahiplerine, hala bu şirketleri idare etmesine müsade eden
devlet yetkilileri ile hakimler sanırım Roma hukukunun bu temel kuralından habersizler.
Expedit rei publica, un finis sit litium- Anlaşmazlıkların sona ermesi toplumun yararınadır; Hergün
yeni bir gerilim yaratan hükümet ya bu temel kuraldan habersiz ya da toplumun yararını istemiyor.
Interest rei publicea ut sit finis litium — Davaların sürüncemede kalmaması devletin yararınadır:
Pehlivan tefrikası gibi uzayan, yıllarca süren mahkemeler topluma yarar değil zarar getiriyor.
İnsanlarının sorunlarını meşru olmayan yollardan çözmeğe çalışmasına yol açıyor.
Impunitas simper ad deteriora invitat- Cezalandırmama daima daha kötü fiillere davetiye çıkarır:
Interest rei publicea ne maleficia renaeant impunita-Suçların cezasız kalmaması devletin yararınadır:
2 yılda bir af çıkartarak, suçluların cezalandırılmasına mani olan Yüce Meclisimizin üyeleri aslında
yeni suçlara davetiye çıkardıklarının farkına vardılar mı? PKK’ ya af çıkarsa, vergi kaçırana af çıkarsa,
ormanı yakıp site yapan cezalandırılmazsa bu işin sonu nereye varır?
Subsititious capit a gravavente, non a gravato- Sonraki mirasçı murisin mirascısıdır, önceki
mirascınının değil: Bu da kendi küçük aklınca SSCB ile Türkiye arasında yapılan sınır anlaşmasını
tanımıyan ‘dost ‘ Ermenistan’a…
In poenam heres non succedit – Mirasçı cezaya halef olmaz: Bu da kendince suçlu olduklarına karar
verdikleri atalarının namına ‘Büyük Felaket’ için özür dileyen intelejensiya’ya. Ayni zamanda Lozan
Anlaşmasıyla Osmanlının hesabını (terekesini) kapatmış olan Türkiye Cumhuriyetine, Osmanlı namına
ceza kesmeğe kalkışan ABD senatörlerine, her çorbaya maydanoz olan Fransa’ya
In dubio pro reo-Şüpheden sanık yararlanır:
In dubio pro libertate- Şüphe halinde özgürlük kabul edilir:
Infinita aestimato est liberates-Özgürlüğün değeri sonsuzdur;
Intentio in menta retenta nihil operatur- Zihinde kalmış olan niyet hiçbir sonuç doğurmaz:
Bu sözlerde, ne dediğini bile anlamak zor olan, tutarsız ifadeler, kimliği belli olayan veya ne idüğü
belirsiz kirli ve karmaşık kişilerin ifadelerine dayalı, doğruluğu oldukça şüpheli suçlamaları içeren,
macera romanı gibi bir iddianameyle aylardır 400’e yakın insanı hapishanelerde tutan malum
davaların savcı ve yargıçlarına. Bu arada aylardır hala ‘yazılamayan’ iddianamelerle … (Hukuk Fakülte
lerinde neden pek çok kişinin Roma Hukuku dersinden kaldığını şimdi daha iyi anlıyorum)
Iudex damnatur, cum nocens absolvitur – Kusurlu olan kişi beraat ettirilirse, hakim mahkum olur:
Oldukça ağır suçlardan yargılanan (ne hikmetse hep arkası sağlamlar) ilk duruşmada tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakılıyor. Dava 5-10 yıl sürüyor, ya dava zaman aşımına uğruyor, ya da o
şahıs da sırra kadem basıyor. Bu zımmen ve de fiilen beraat değilde nedir? Roma devrinde olsaydık
da bu hakimlere hesap sorsalardı diye insan hayıflanıyor.
Indici officium suum excedenti non poretur- Yetkisini aşan hakime itaat edilmez:
Anayasa
Mahkemesi, Danıştay ve Yüksek Seçim Kurulu ile birbirine girdiler. Bu da yetmedi Anayasa
Mahkemesinin 8 üyesi, Başkanın mahkeme adına ‘yetkisiz’ açıklama yaptığına dair bir bildiri
yayınladı. Anayasa Mahkemesi Başkanının bir suçu yok, suç hukukçu olmayan birini en yüksek
mahkemeye atayan ve onu başkan seçenlerde. Anayasa Mahkemesi Başkanı hukuk kökenli olsaydı,
Roma Hukukunu bilir ve böyle bir hataya düşmezdi.
Is, qui tacet, non faletur- Susan ikrar etmiş olmaz: Malumunuz bir belediye başkanımız hukuk
kökenli değil. O büyüklerinden ‘Sükut ikrardan gelir’ tekerlemesini öğrenmiş. Suçlandıkça konuşuyor,
konuşuyor, hiç susmuyor. Suçlamaya suçlamayla cevap veriyor. Eğer Roma Hukukundan haberdar
olsaydı, cevabını veremeyeceği sorular karşısında susar(sükut eder) bu hallere düşmezdi.
Umarım Roma Hukukunun ne denli önemli olduğunu anlatmayı başarabilmişimdir.